Gümüşün parlaklığı, insanın içindeki ışıkla birleşince başka bir şeye dönüşür. Bir anıya, bir duyguya, bir hikâyeye… Tam da bu yüzden IDA Gümüş, 1994’ten bu yana sadece takı üretmedi; dokunduğu herkese bir iz bırakan, kuşaktan kuşağa aktarılabilecek değerler yarattı.
Bu yolculuğun en önemli parçası ise her zaman “insan” oldu; emeğiyle, yaratıcılığıyla, kalbiyle üreten ustalar…
IDA Gümüş, köklerini geleneksel gümüş işlemeciliğinin inceliklerinden aldı. Yıllar boyunca işinin ehli, ustalığıyla iz bırakan birçok değerli zanaatkârla yan yana çalıştık. Gümüşün ateşte aldığı formu, elde işlenirken kazandığı ruhu, her bir parçanın emekle inceldiğini onlardan öğrendik.
Her çizgi, her kıvrım, her dokunuş… sabrın ve ustalığın sessiz birer imzasıydı.
Zaman değişti; estetik anlayışı, trendler, şehir hayatı dönüşmeye başladı. IDA Gümüş ise bu değişimin gerisinde kalmadı.
Takı tasarımında pırıl pırıl genç ustalarla birlikte çalışmaya başladık. Onların özgün dokunuşu, deneyimli ustalarımızın bilgeliğiyle birleşince IDA Gümüş’ün tasarımları bambaşka bir kimlik kazandı:
Bugün IDA Gümüş tasarımları; her yaştan, her tarzdan, her zevkten “IDA dostu” ile buluşuyorsa, bunun sebebi bu nesiller arası zanaat yolculuğudur.
Bizim için gümüş, yalnızca bir metal değil; bir duygu taşıyıcısıdır. Bir armağan, bir anı, bir başlangıç, bir tamamlayıcı… Bazen bir kendini ifade biçimi, bazen bir sevginin sessiz anlatıcısıdır.
Bu yüzden markamızın kalbinde hep şu cümle yer aldı:
Çünkü biliyoruz ki, iyi işlenmiş bir takı yalnızca ışığı değil, ruhu da yansıtır. Bir parça gümüş, doğru ellerde şekillendiğinde gülümsemeye dönüşür. O gülümseme de yıllarca saklanan bir hatıraya…